Akira Kurosawa'nın yönetmenliğini yaptığı, Rus kâşif
Vladimir'in anılarına dayanan, S.S.C.B. ve Japonya ortak
yapımı, biyografi, macera ve dram türlerini barındıran
bir film olan "Dersu Uzala"; filmde Yury Solomin'in
canlandırdığı Rus kâşif Arsenyev'in Rusya'nın Ussuri
bölgesindeki keşif gezileri sırasında tanıştığı yerli
bir avcı olan (Maxim Munzuk'un canlandırdığı) Dersu
Uzala ile olan dostluğunu anlatırken; izleyiciyi de
doğanın güzellikleri ve zorluklarından etkili sahneler
sunarak büyülüyor.
Film tabiatın güzelliklerini ve güçlüklerini etkileyici
bir şekilde yansıtırken, Dersu'nun doğayla olan derin
bağını ve (bana film boyunca "Basitlikte güzellik ve
doğallık vardır!" dedirten) basit yaşam felsefesini
izleyenlere çok başarılı bir şekilde aktarıyor. Diğer
birçok filmlerindeki sahne, tema ve görüntülerden de
bildiğimiz üzere, usta yönetmen Akira Kurosawa'nın insan
sevgisi ve doğaya hayranlığı bu filmde de belirgin
şekilde hissediliyor. Kurosawa'nın ustalıkla işlediği bu
doğa destanı; dostluk, doğa ve insanın yaşlanma süreci
üzerine düşünme fırsatı sunarken izleyiciyi de hem
görsel hem de duygusal olarak etkiliyor.
Filmin ilk 15 dakikasında biraz sıkıldığımı inkâr
edemeyeceğim Dersu Uzala filmi aslında yavaş tempolu,
ancak meditasyon niteliğinde bir film. Bunu izledikçe
anlıyor, filmin içine giriyor ve hem yönetmene hem
oyunculara hem de hikâyeye saygı ve hayranlık
duyuyorsunuz. Zira Kurosawa karakterlerin iç dünyalarını
ve doğayla olan ilişkilerini derinlemesine işliyor ve
Dersu'nun doğa karşısındaki (doğayı kabul etmişliğin ve
sindirmişliğin getirdiği) bilgeliği ve Arsenyev'in ona
duyduğu hayranlığı film boyunca izleyiciye harika bir
şekilde aktarıyor. Bunun yanında Kurosawa'nın ustalıkla
kullandığı geniş açılar ve doğal ışık, izleyiciyi adeta
Ussuri bölgesinin vahşi doğasına taşıyor ve bu görsel
zenginlik, bana göre filmin en güçlü yanlarından birini
oluşturuyor.
Bu arada oyuncuların performanslarına değinmeden geçmek
de olmaz: Dersu Uzala'yı canlandıran Maxim Munzuk;
Dersu'nun doğayla olan içten, huzurlu ve derin bağıyla
basit yaşam felsefesini, bilgeliğini, insancıllığını
başarılı bir şekilde yansıtırken, yine Yury Solomin'in
Arsenyev rolündeki performansı da aynı derecede
etkileyici. Yury Solomin, Arsenyev'in modern dünyasıyla
doğa arasındaki ilişkisini, ruh hâlini ve iç dünyasının
bakış açısını çok güzel bir şekilde içselleştirip
izleyiciye aktarmış. Bunun yanı sıra; filmin duygusal
çekirdeğini oluşturan iki karakter arasındaki dostluğun
ve Dersu'nun doğayla olan uyumu ve Arsenyev'in modern
dünyası arasındaki karşıtlığın işlenmesi bakımından da,
oyuncuların doğallığı izleyenlerin hem oyuncularla hem
de filmle duygusal bir bağ kurmalarını sağlayan önemli
bir unsur...
Yeri gelmişken; filmin müziklerini Isaak Shvarts yapmış
ve beni film boyunca bu müzikler de etkiledi. Zira
filmde kullanılan müzikler filmin doğa sahneleri,
manzaraları ve temasıyla o kadar uyumlu ki; müziğin de
etkisiyle film boyunca kendimi hem rahatlamış hem de
doğayı dinliyormuş gibi hissettim.
Filmi izledikten sonra araştırdığım kadarıyla; "Dersu
Uzala", Kurosawa'nın filmografisinde özel bir yere
sahip. Zira "Dersu Uzala", Kurosawa'nın Japonca olmayan
tek filmi olmasının yanı sıra, 70 mm formatında çekilmiş
de tek filmi. Yönetmenin Japonca olmayan tek filmi
olmasına rağmen, Kurosawa'nın tarzı ve anlatım gücü, "Dersu
Uzala"yı gerçekten unutulmazlar arasına sokmuş ve bu
yönüyle de film, 1976 yılında "Yabancı Dilde En İyi
Film" dalında Akademi Ödülü kazanmış. Yine ayrıca "Dersu
Uzala", Moskova Uluslararası Film Festivali'nde Altın
Ödül ve Prix FIPRESCI gibi birçok ödül de almış.
Sonuç olarak; hem görsel hem de duygusal açıdan çok
zengin olan ve Kurosawa'nın yönetmenlik dehası ve
dokunaklı hikâye anlatımıyla izleyeni etkileyen "Dersu
Uzala", beni de izlerken oldukça etkiledi ve
"Unutulmazlarım" arasına girdi. Yine doğa ve insan
ilişkilerini anlamak, dostluk ve doğa kavramları üzerine
düşünmek isteyen herkes açısından da "Dersu Uzala"nın
izlenmesi gereken bir görsel / duygusal / epik şölen
olduğunu düşünüyorum. |