"Neden film izleriz?" sorusuna Orhan Pamuk'un
romanlarında sık sık kullandığı bir temayla cevap
verebilirim sanırım: Çünkü insanlar hikâye dinlemeyi
sever. (Kendini hikâye kahramanının yerine koyma,
olayları kendi hayatıyla özdeşleştirme, gerçek hayatında
yapamayacaklarının hikâyede vuku bulması, bilinçaltına
itilmiş duygu, karakter ve düşüncelerin hikâyeyle ortaya
çıkması gibi sebepler hikâye dinlemeyi sevmekteki
etkenler olabilir elbette.)
Filmler ise hikâyelerin görselliğe bürünmüş halidir. Bir
belgesel ya da motomot çekilmiş bir biyografide bile bir
hikâye vardır. Ayrıca filmler rüyalarımızın izdüşümüdür
bir nevi. Bu yüzden de çoğu insan rüyaları sever ve sık
sık rüya yorumlarına ve yorumcularına başvurur. Filmleri
yorumlayış sebeplerimizden biri de bu bence.
Bu kadar felsefeden sonra özetleyecek olursam, ben de
hikâye dinlemeyi seviyorum, rüyaları seviyorum ve
filmler yoluyla rüyalarımı (ya da başkalarının
rüyalarını) görsel olarak algılamaktan hoşlanıyorum.
Olayların, karakterimin, yaşadıklarımın hayatımı ve
hayata bakış açısını şekillendirmesiyle de "dram,
macera, korku, bilim-kurgu v.s." türü filmleri tercih
edebiliyorum. Ya da o andaki ruh durumuma göre sadece
bir türden hoşlanabiliyorum. Önemli olansa benim
anlayışıma göre bir filmi seçip izlemem değil, türü ne
olursa olsun bir filmin benim anlayışımı
şekillendirmesi... |